İkbal Karataş – Tarım Türkiye http://tarimturkiye.com Tarım Haberleri Fri, 29 May 2020 07:24:27 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.4.1 http://tarimturkiye.com/wp-content/uploads/2020/04/cropped-insta-logo-32x32.jpg İkbal Karataş – Tarım Türkiye http://tarimturkiye.com 32 32 Patates Yetiştiriciliği 2. Bölüm http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-2-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=patates-yetistiriciligi-2-bolum http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-2-bolum/#respond Thu, 28 May 2020 05:48:41 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3766 PATATESİN MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ 3.1 Kök  Toprağa dikimi yapılan tohumluk patates yumrularının üzerinde oluşan sürgünler eğer yukarı doğru gelişirse sapı, aşağıya doğru gelişse de kökleri oluşturmaktadır. Genel olarak bakıldığında patates saçak köklü bir bitkidir. Kökler yana doğru genelde 60-80 cm çaplı bir daire alanı içinde gelişim gösterir. Patatesin kökleri 1-1.5 metre derinliğe inebilmektedir. Köklerin çoğunluğu hatta […]

The post Patates Yetiştiriciliği 2. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

]]>
  • PATATESİN MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ
  • 3.1 Kök

     Toprağa dikimi yapılan tohumluk patates yumrularının üzerinde oluşan sürgünler eğer yukarı doğru gelişirse sapı, aşağıya doğru gelişse de kökleri oluşturmaktadır. Genel olarak bakıldığında patates saçak köklü bir bitkidir. Kökler yana doğru genelde 60-80 cm çaplı bir daire alanı içinde gelişim gösterir. Patatesin kökleri 1-1.5 metre derinliğe inebilmektedir. Köklerin çoğunluğu hatta `-70’e yakını toprağın 30-50 cm derinliğinde bulunmaktadır. 

    (Fotoğraf 3 : Patatesin saçak kök yapısı)

    3.2 Stolon

     Patates yumrularının toprağa dikimi yapıldıktan sonra, yumruların üzerinde sürgünler oluşmaktadır. Toprak üzerine çıkan sürgünler gövde olarak bilinirken, toprağın altında kalan, toprak yüzeyine paralel olarak yayılan ve üzerinde pulcuklar bulunan beyaz renkli sürgünler stolon veya göbek bağı olarak bilinmektedir.
    Stolonların boyu 5-20 cm arasında değişmektedir. Stolonlar patates yumrusunu gövdeye bağlamaktadır. Eğer stolonlar toprak yüzeyine çıkacak olursa yeşil bir renk alır ve dal gibi sürgün verirler. Yeni patates yumruları stolonların uçlarının şişmesiyle oluşmaktadır. Yumrular stolonların aracılık yapması sayesinde beslenip gelişmektedirler. Stolonların sayısının artması demek yumru sayısının artması anlamına gelmektedir. Stolon ya da yumru sayısının çok fazla olması her zaman olumlu bir sonuç demek değildir, eğer yumruların sayısı aşırı fazla olursa, yumrular istenen düzeyde büyüyüp, irileşemez ve genellikle küçük yumrular oluşur.

    3.3 Yumru

     Patates yumruları botanik olarak gövde karakterindedir. Patatesin yenilebilen kısmı olan yumru şekil bakımından kolaylıkla değişiklik gösterebilmektedir. Yumrunun şekline genetik özelliklerin etkisi büyüktür. Gentik özelliklere ek olarak çevresel özellikler mesela iklim, toprak ve beslenme koşulları da yumrunun şeklinde etkilidir. Örneğin yumrular kumlu topraklarda yuvarlak, killi topraklarda uzun-oval, taşlı topraklarda ise şekilsiz oluşmaktadır.
     Yumruların ağırlığı 5 gramdan 500 grama kadar değişiklik gösterebilir. Genel olarak yumru ağırlığının 100-200 gram arası olması istenilmektedir. Bunun nedeni çok büyük yumruların içleri boş ve tatları iyi olmamaktadır. Tüketiciler de daha küçük yumruları tercih etmektedir. Ancak çok küçük yumrular işleme zorluğu ve kabuk kaybının çok olması sebebiyle tercih edilmemektedir.
     Yumruların dış rengi; açık sarı, sarı, kahverengi, mor, kırmızı veya mavi olabilir. Renk oluşumu çeşit özeliği, toprak yapısı ve sıcaklığa göre değişiklik göstermektedir. Yumrunun iç rengi yani etli kısmı ise beyaz, kirli beyaz, açık sarı, sarı ve koyu sarı olabilir. Besin içeriği patatesin et rengine göre aslında patates çeşidine göre farklılık göstermektedir. Eğer beyaz etliyse nişastası, sarı renkliyse protein oranın yüksek olduğu anlamına gelir. Üretimi ve tüketimi de patatesin iç rengine göre yani aslında çeşidine göre farklılık göstermektedir. Ülkemizde üretilen patateslerin ¾’ü sarı etli, ¼’ü ise beyaz etli patatestir.

    3.4  Gövde

     Dikilen patates yumrularının oluşturduğu sürgünler gövdeyi oluşturmaktadır. Ne kadar çok sürgün olursa o kadar çok gövde oluşmaktadır.  Birden fazla sürgün oluşturan patates bitkisine patates ocağı denilmektedir. Bitki boyu 50-100 cm arasında değişiklik göstermektedir. Patateste gövde otsu yapıdadır ve gövdenin içi özle doludur. Dip kısımlarında ise gövdenin içi boştur. Ek olarak gövde üzeri tüylüdür.
    Ana gövdenin üzerinde yan dallar bulunmaktadır. Yan dallar bitkinin alt kısımlarından ve yaprak koltuklarından çıkmaktadır. Dallanma türlere göre farklılık göstermektedir.

    (Fotoğraf 4: Patatesin gövdesi)

    3.5 Yapraklar

    Patates yaprakları bileşik yaprak şeklindedir. Yaprak sapı üzerinde 3-13 adet yaprakçıktan oluşan bileşik yapraklar bulunur. Yaprakçıklar yaprak sapının iki tarafında sıralanmışlardır. Asıl yaprakçıkların yanında daha küçük yaprakçıklara da rastlanmaktadır. Bunlar “Sekonder” veya “tersiyer” yaprakçıklar olarak adlandırılırlar. Yaprak sapı üzerindeki uç yaprakçık tektir. Bazı yaprakların yaprak ayası düz, bazılarında ise pürüzlüdür. Yaprak şekli oval uzun yuvarlak oval veya uzun oval olabilir. Yaprak rengi açık yeşilden çok koyu yeşile kadar renk değişimi gösterir.

    (Fotoğraf 5: Patates yaprakları)

    3.6 Çiçekler

     Patatesin ana gövdesi ya da yan dallar bir çiçek demeti yani salkım ile biter. Bu salkımlarda genelde 2-3 tane çiçek bulunmaktadır. Her bir çiçekte beş tane çanak yaprak birleşerek “Kaliks” yapısını oluşturur. Taç yapraklar beşli ve huni şeklindedir ve taç yapraklar birleşerek “korola” tüpünü oluşturur. Taç yapraklar beyaz, beyaz sarı veya erguvani renktedir ve çanak yaprakların ortasında bulunurlar. Erkek organlar beş tanedir ve koni şeklinde bir araya toplanmışlardır. Erkek organların dip kısmında iki gözlü yumurtalığa sahip olan dişi organ bulunur. Patates üzerinde oluşan çiçek tomurcuklarının hepsi her zaman açmayabilir. Vejetatif büyümesi için teşvik arttıkça açmayan çiçek oranı da artar. Kültür patatesleri aslında kendi kendini dölleyebilir. Bazen de ’ye varan yabancı döllenme görülebilir. Yabancı döllenmenin çoğunlukla nedeni dişi organların erkek organlardan daha önce olgunlaşmasıdır.

    (Fotoğraf 6: Patates çiçek yapısı)

    3.7 Meyve

    Göve üzerindeki çiçeklerin döllenmesiyle birlikte fındık büyüklüğünde yuvarlak etli ve minik bir domatese benzeyen meyveler oluşmaktadır. Meyveler çeşidine göre farklı renklerde olmaktadır. Hasat olgunluğuna gelmiş patates meyvelerinde çoğunlukla 150-200 tane tohum bulunmaktadır.

    (Fotoğraf 7: Patates meyvesi)

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Patates Yetiştiriciliği 2. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-2-bolum/feed/ 0
    Patates Yetiştiriciliği 1. Bölüm http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-1-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=patates-yetistiriciligi-1-bolum http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-1-bolum/#respond Tue, 19 May 2020 17:55:56 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3756 Patates yani latince adıyla Solanum tuberosum, patlıcangiller familyasından olan yumruları yenebilen otsu bir bitki türüdür. Bitkinin boyu 70–80 cm aralığında değişmektedir, beyazımsı pembemsi çiçekleri vardır, yumruları hariç zehirli köklü bir bitkidir. Yani bu bitkinin sadece yumrusu yenilmektedir. Tohum ile değil vejetatif üremeyle üremektedir bu da patatesin geri dönüşüm kullanılarak elde edilmesini sağlamaktadır. (Fotoğraf 1: Patates yumruları) 1.PATATESİN BİLİMSEL SINIFLANDIRILMASI Âlem: Plantae […]

    The post Patates Yetiştiriciliği 1. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    Patates yani latince adıyla Solanum tuberosumpatlıcangiller familyasından olan yumruları yenebilen otsu bir bitki türüdür. Bitkinin boyu 70–80 cm aralığında değişmektedir, beyazımsı pembemsi çiçekleri vardır, yumruları hariç zehirli köklü bir bitkidir. Yani bu bitkinin sadece yumrusu yenilmektedir. Tohum ile değil vejetatif üremeyle üremektedir bu da patatesin geri dönüşüm kullanılarak elde edilmesini sağlamaktadır.

    (Fotoğraf 1: Patates yumruları)

    1.PATATESİN BİLİMSEL SINIFLANDIRILMASI

    Âlem: Plantae (Bitkiler)
    Klad Angiosperms (Kapalı tohumlular)
    Klad Eudicots (İki çenekliler)
    Klad Core eudicots
    Klad Rosids
    Klad Eurosids I
    Takım: Solanales
    Familya: Solanaceae (Patlıcangiller)
    Cins: Solanum
    Tür: S. tuberosum
    İkili adı Solanum tuberosum

    (Tablo 1: Patatesin bilimsel sınıflandırılması)

    1. PATATESİN ANAVATANI, EKONOMİK ÖNEMİ, YAYILMA ALANLARI

    2.1 Patatesin Anavatanı

    Patatesin anavatanı Güney Amerika olarak bilinmektedir. İlk olarak yabani türleri And dağları’nda gözlemlenmiştir, oradan ise Kolombiya,Venezuela,Şili ve kuzey Arjantin’e kadar gelmiştir. Daha sonra da tüm türler Peru’da ekilmeye başlanmıştır. 

    2.2 Patatesin Ekonomik Önemi

    Patates bitkisi önemlidir çünkü, insanların beslenmesinde tahıllardan sonra en büyük öneme sahip bitkidir. Ekonomiktir, birim alandan alınan verimi fazladır, besin değeri yüksektir, kullanım alanı geniştir, ayrıca farklı iklim koşullarına adapte olabilir, sağladığı bu avantajlar sayesinde hem ülkemizde hem dünya genelinde üretimi, sanayi, pazarlaması ve tüketimi ile başlı başına bir sektör haline gelmiştir. 

    Patatesin tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden biri kullanım alanının geniş olmasıdır, genellikle taze olarak haşlanarak veya kızartılarak tüketilir ancak özellikle gelişmiş ülkelerde; sanayide konserve, dondurulmuş parmak patates, cips, püre, granül ve toz gibi farklı çeşitlerde işlenmekte ve pazarlanmaktadır. Ek olarak yan ürün olarak hayvan yemi, nişasta, un ve alkol yapımında da kullanılmaktadır.

    Patates üretiminde dünya geneline baktığımızda ekim alanlarının 0,2’si Çin’de, ,1’i Hindistan’da, ,5’i de Rusya’da bulunmakta olup, bu ülkeler dünya patates üretiminin F,2’sini oluşturmaktadır. Ülkemize baktığımızda ise; ülkemizin patates yetiştiriciliği için uygun iklim koşullarına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde 1,5 milyon dekar alanda patates yetiştiriciliği yapılmaktadır. Patates ekim alanının en fazla olduğu ilimiz Niğde’dir. Diğer illerimiz ise sırasıyla Afyon, Konya, İzmir, Kayseri ve Bolu’dur.

    2.3 Patates türleri

    Bitkinin değişik türleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: Granula, Esmeralda, Selma, Elizabeth, Jigglypuff vb. Bazı ülkelerde özellikle Almanya’da patates, market ya da pazarlarda satışı yapılırken cinsi ve özellikleri etikette belirtilmektedir. Bitkinin boyutları, şekli, rengi, parlaklığı, tadı türüne göre değişmektedir. Ayrıca tüketici isteği de türlere göre değişmektedir. Her türün yetiştirilme oranı farklılık göstermektedir.

    (Fotoğraf 2: Patates türleri)

     

    2.4 Patatesin Besin Değerleri

    Patates bitkisinin tercih edilmesini sağlayıp, yetiştiriciliğini önemli kılan bir diğer neden ise besin içeriğidir. Aşağıdaki değerler 100 gram patatesin besin içeriğini göstermektedir.

    Su: 76.98 g

     

    Enerji: 87 kcal Protein: 1.87 g Toplam yağ: 0.1 g Kalsiyum: 5 mg
    Karbonhidrat: 20.13 g

     

    Demir: 0.31 mg Magnezyum: 22 mg Lif: 1.8 g Toplam şeker: 0.91 g
    Potasyum: 379 mg Fosfor: 44 mg Sodyum: 4 mg C vitamini, toplam askorbik asit: 13 mg Tiamin: 0.11 mg
    Riboflavin: 0.02 mg

     

    Niasin: 1,44 mg B-6 Vitamini: 0.3 mg Çinko: 0.3 mg Folat, DFE: 10 µg
    E Vitamini (alfa-tokoferol): 0.01 mg

     

    A Vitamini, İÜ: 3 İÜ K Vitamini (filokinon): 2.2 µg Yağ asitleri, toplam doymuş: 0.03 g Yağ asitleri, toplam çoklu doymamış: 0.04 g

    (Tablo 2: Patatesin 100 gramı için besin içeriği)

     

    2.5 Patatesin Sağlık İçin Faydaları

    Patatesin tercih edilmesinin bir diğer nedeni ise sağlık için önemidir. Patates özellikle ciltte olumlu etki gösteren bir bitkidir. Patates göz çevresinde oluşan mor halkaların giderilmesini sağlamaktadır. Ayrıca patates kırışıklıklara ve siyah lekelere de iyi gelmektedir. Güneş yanıklarını tedavi eder. Cildi temizler ve ölü hücrelerden ve yağlardan arındırır. Bunların yanı sıra patates saç sağlığı içinde önemlidir, saç toniği olaarak kullanılmaktadır, saç dökülmesini engelleyebilir. 

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Patates Yetiştiriciliği 1. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/patates-yetistiriciligi-1-bolum/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 6. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-6-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi-6-bolum http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-6-bolum/#respond Sun, 17 May 2020 22:40:18 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3730 HASAT VE HARMAN Türkiye’de buğday hasadı ve harmanı zamanı farklılık göstermektedir, hasat bölgelerin iklim koşullarına göre haziran, temmuz ve ağustos aylarında yapılmaktadır. Buğday hasat ve harmanı çoğunlukla biçerdöver adı verilen tarım makinesi yardımıyla yapılmaktadır. Biçerdöverle hasatın yapılması sayesinde işler çok kısa zamanda bitmektedir. Biçerdöverler sayesinde hasat ve harman işlemi aynı anda yapılabilmektedir. Bundan dolayı biçerdöverin […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 6. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
  • HASAT VE HARMAN
  • Türkiye’de buğday hasadı ve harmanı zamanı farklılık göstermektedir, hasat bölgelerin iklim koşullarına göre haziran, temmuz ve ağustos aylarında yapılmaktadır. Buğday hasat ve harmanı çoğunlukla biçerdöver adı verilen tarım makinesi yardımıyla yapılmaktadır. Biçerdöverle hasatın yapılması sayesinde işler çok kısa zamanda bitmektedir. Biçerdöverler sayesinde hasat ve harman işlemi aynı anda yapılabilmektedir. Bundan dolayı biçerdöverin doğru ayarlanması hasat ve harmanda tane kayıplarını azaltmak için oldukça önemlidir.

    Tane kayıplarının en çok görüldüğü arızalı ve engebeli ekim alanlarında kullanılan biçerdöverlerin ön tabla ve düzenek ayarları çok iyi yapılmalıdır ve tane dökümü en az seviyede tutulmalıdır. Biçerdöverin kullanılamadığı, sığamadığı ya da gerek görülmediği buğday ekim alanlarında ise hasat genelde insan gücüyle orak, tırpan ve traktörden güç alan biçerbağlar ve harman makinesi (batöz) sayesinde yapılmaktadır. Orak, tırpan ve biçerbağlarla yapılan hasatta hem insan gücüne ihtiyaç vardır hem de hasatta tane kayıplarına neden olmaktadır. Bu kayıpların önlenmesi için hasat zamanının tam zamanında ve uygun bir şekilde yapılması gereklidir. 

    Ülkemizde hasat zamanı bölgesel iklim şartlarına göre değişmektedir bu sebeple kesin bir hasat tarihi söylenemez. Mesela hasat Çukurova’da haziran ayının ilk günlerinde başlamaktayken, Trakya ve İç Anadolu Bölgelerinde ise temmuz ayında başlar, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise ağustos ayında başlamaktadır. Ayrıca hasat tarihi ekilen buğday çeşidine ve ekilme zamanına göre de farklılık göstermektedir meesela geç ekilen veya gelişme eevresi uzun olan buğday çeşitlerinin hasadı, normal zamanda ekilen ve orta erkenci çeşitlere göre 1–2 hafta daha geç yapılmaktadır.

    Genellikle buğday bitkisinin hasadı, hava sıcaklığına ve çeşidine göre değişse de, başak çıktıktan sonraki çiçeklenmeden 50–60 gün sonra oluşmuş olur ve biçerdöver ile yapılacak hasata hazır hale gelir. Buğday bitkisinin hasat zamanı geldiğinde bitkinin sapları, yaprakları ve başakları sarı saman renginde görünmektedir. Başaktaki ve tanedeki rutubet oranı ise genelde ’nin altına inmektedir. Buğday hasadının doğru zamanda yapılması sayesinde tane kayıpları azaltılabilir ve ürün kalitesi en iyi seviyede kalır. Buğday hasadının erken yapılması, tanelerin buruşuk ve solgun olması gibi sorunlara neden olmaktadır. Çünkü erken hasat demek tanelerin iyice kurumaması ve tam olgunlaşmaması anlamına gelir yani bunun sonucunda tanelerde kalite düşmekte, başaktan ve başakçık kavuzundan taneler zor ayrılmakta, yüksek rutubet nedeniyle ürünü kurutmak gerekmektedir. Buğday hasadının geç yapılması da bir sorundur; çeşit özelliğine bağlı olarak başakta tane dökülmelerine, yağışa ve rüzgâra bağlı olarak bitkide yatmalara hatta bazı çeşitlerde başaktaki tanede çimlenmeler bile görülebilir. Buğday hasadının tam zamanında yapılması verim için en önemli faktördür, sadece 2–3 günlük gecikme dekardan alınan tane veriminde %2–3 oranında azalmaya neden olmaktadır. Bu küçük araziler için çok büyük bir kayıp olmasa da ekim alanı arttıkça ciddi bir kayıp anlamına gelmektedir. 

    Buğday bitkisinin hasata hazır olduğundan nasıl emin olabiliriz? İlk olarak buğday tarlasındaki başaklar altın sarısı renkte olmalıdır. Daha sonra başaklardaki taneler sert olmalı, tırnakla bastırılınca ezilmemelidir yani kuru olmalıdır. Bitkinin sapı, yaprakları, başağı ve taneleri yani tüm bitki tamamıyla kurumuş olmalıdır.  Başağı koparıp elimizde ovaladığımız zaman taneler kolayca başakçık kavuzlarından ayrılmalıdır. Ve tüm arazi aynı oranda kuru olmalıdır, homojen olmalıdır.

    (Fotoğraf 18: Hasat zamanı gelmiş buğday bitkisi)

    (Fotoğraf 19: Buğday bitkisinin hasadı)

    1. DEPOLAMA 

    Buğday bitkisinin hasat edildikten sonra depolanacağı ve ambar olarak kullanılacak alan kesinlikle rutubet almayan, kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Bir ton ürün için ise en az 1,5 m3 alana ihtiyaç duyulmaktadır. Ambara getirilen hasat eilmiş buğdayın nem oranının –14’ün altında bulunması gerekmektedir. Depo için en iyi ısı derecesi ise 4 ºC’dir. Hasattan getirilen buğdaylar arasında yabancı tohum olmaması gerekir, çünkü yabancı tohum çürümelere neden olabilir.

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Buğday Yetiştiriciliği 6. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-6-bolum/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 5. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-5-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi-5-bolum http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-5-bolum/#respond Sat, 16 May 2020 16:45:17 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3699 BUĞDAY YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÖNEMLİ ZARARLILAR VE MÜCADELESİ 12.1 EKİN KAMBUR BÖCEĞİ ( Zabrus sp.)  Zabrus larvaları baş ve göğsü kahverengi, karın kısmının üstü kestane renkli, alt kenarları ise kirli beyaz renkte olan bir zararlıdır. Bu larvada üç çift göğüs bacağı vardır. Pupaları ise serbest pupa tipinde ve beyaz renklidir. Yumurtalarının büyüklüğü bir mısır tanesi kadardır ayrıca […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 5. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
  • BUĞDAY YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÖNEMLİ ZARARLILAR VE MÜCADELESİ
  • 12.1 EKİN KAMBUR BÖCEĞİ ( Zabrus sp.) 

    Zabrus larvaları baş ve göğsü kahverengi, karın kısmının üstü kestane renkli, alt kenarları ise kirli beyaz renkte olan bir zararlıdır. Bu larvada üç çift göğüs bacağı vardır. Pupaları ise serbest pupa tipinde ve beyaz renklidir. Yumurtalarının büyüklüğü bir mısır tanesi kadardır ayrıca yuvarlak ve beyaz renklidir. Ekin kambur böceğinin buğdayda yaptığı zarar yaşam dönemine göre üç’e ayrılmaktadır. İlk olarak genç larvayken, sonbahar aylarında uygun koşulları bulduklarında ekin yapraklarını toprak içine çekerek yemeye başlarlar. Buna ek olarak genç larvayken bitkinin kök boğazını kemirerek zarar yapabilirler. İkinci olarak olgun larva olduğunda, ilkbaharda yaprak ve sürgünleri yiyerek buğdaya zarar verebilirler. Üçüncü olarak erginleri, hasata yakın günlerde başak tanelerini kemirirler, ekim döneminde ise toprak altındaki taneleri kemirerek zarar yapabilirler.

    Mücadelesi: Ekin kambur böceği yılda bir döl vermir bu sebeple ekim nöbeti ile zararlının sayısı birkaç yıl içerisinde azalacaktır. Ekim nöbeti için çapa bitkisi kullanılması bu zararlının azalması için daha iyi olacaktır. Derin sürüm yapılması bu zararlıyı azaltabilen bir diğer faktördür. Diğer tahıl ürünleriİ arpa, çavdar, yulaf da bu zararlının diğer konukçuları olduğu için bu bitkilerin ekim nöbetinde kullaılmaması gerekir. Yabancı ot mücadelesi zamanında yapılmalıdır. Bu zararlı için en etkili kimyasal öücadele tohum ilaçlamasıdır.  Bu nedenle bu zararlının daha önce görüldüğü alanlara ekim yapılırken mutlaka tohum ilaçlaması yapılmalıdır. Zararlı larva belirli bir yoğunlukta görüldüğü zaman ise yüzey ilaçlaması yapılabilir.

    (Fotoğraf 15: Ekin kambur böceği larvası, ergini ve buğday bitkisinde zarar şekli)

    12.2 Süne

    Buğday tarımında görülen en önemli zararlılardan biridir. Rengi farklılık göstermekler birlikte çoğunlukla; toprak rengi, tam siyah, kırmızımsı, kirli beyaz  ya da bu renklerin karışımı alacalı desenli renkte görülmektedir. Başa üstten bakıldığında üçgen şeklinde vücudu ise yassıca ovaldir. Süne yılda bir kere çoğalmaktadır. Kışı dağlarda meşe, geven, kirpi otu ve benzeri bitkilerin altında geçirmektedir. İlkbaharda havalar ısındığında ise tarlaya göç ederler. Süneler tarlada beslenir, çiftleşir ve hatta yumurta bırakırlar. Yumurtadan çıkan yavru ise tarlada gelişimini tamamlayıp, yeni nesil ergin böcek olur ve tekrar dağlara çıkarlar. Süne buğday bitkisinin kardeşlenme döneminde sapları emerek sararmalarına ve kurumalarına neden olmaktadır. Bu zarar şekli ise “Kurtboğazı” olarak bilinmektedir. Bu zararlı başakların beyazımsı bir renk almasına, kurumasına sonucunda ise başakların dane bağlamasına engel olurlar. Bu da verim kaybı anlamına gelmektedir. Sünenin bu şekildeki zararı ise “Akbaşak” olarak bilinmektedir. 

    Mücadelesi: Ekim için erken çıkan buğday çeşitlerinin kullanılması, tarlanın derin sürülmesi, anızların yakılması, mera alanlarının tahrip edilmesi, sünenin doğal düşmanları olan kuş türlerinin (keklik, güvercin) korunması, tarla kenarında yetişen ağaçların yaygınlaştırılması sünenin kültürel mücadelesinde kullanılan yöterlerdir. Süne zararlısı için kimyasal mücadele de yapılabilmektedir.

    (Fotoğraf 16: Buğday bitkisinde süne zararlısı)

    12.3 Kımıl 

    Ülkemizde özellikle İç Anadolu Bölgesinde önemli ürün kayıplarına neden olan bir zararlıdır. Biyolojik ve zarar şekli olarak süneye benzemektedir. 

    Mücadele: Kültürel önlemler sünedekiyle aynı şekilde uygulanmaktadır. Kimyasal mücadelenin kışlaklardan ilk uçuşların olduğu zamanlarda yapılması daha iyidir. Zararlı daha tarlaya girmeden ya da girdikleri ilk anda yumurta bırakmasına izin vermeden yakalanmalı ve kimyasal yollarla müdahale edilmelidir. 

    (Fotoğraf 17: Buğday bitkisinde kımıl zararlısı)

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Buğday Yetiştiriciliği 5. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-5-bolum/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 4. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-4-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi-4-bolum http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-4-bolum/#respond Sat, 16 May 2020 16:31:46 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3692 BUĞDAY BİTKİSİNDE TOHUM Buğday yetiştiriciliğinden en verimli şekilde ürün alabilmek için yetiştirilecek çeşit ve ekilecek tohumun kalitesi çok önemlidir. Nitelikli, kaliteli bir tohumluk şu özelliklere sahiptir; ekim yapılacak alanın iklim şartlarına uyan, önceden ekileceği bölgede kesinlikle denenmiş, verim potansiyeli bilinen ve kaliteli bir çeşit olmaldır, kesinlikle sertifikalı olmalıdır, taneleri dolgun ve olgun olması gerekir, başka […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 4. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
  • BUĞDAY BİTKİSİNDE TOHUM
  • Buğday yetiştiriciliğinden en verimli şekilde ürün alabilmek için yetiştirilecek çeşit ve ekilecek tohumun kalitesi çok önemlidir. Nitelikli, kaliteli bir tohumluk şu özelliklere sahiptir; ekim yapılacak alanın iklim şartlarına uyan, önceden ekileceği bölgede kesinlikle denenmiş, verim potansiyeli bilinen ve kaliteli bir çeşit olmaldır, kesinlikle sertifikalı olmalıdır, taneleri dolgun ve olgun olması gerekir, başka bitkileri tohumlarından temizlenmiş yani karışıksız olmalıdır, buğday bitkisinde görülme ihtimali olan hastalık ve zararlılara karşı tohumluklar uygun bir şekilde ilaçlanmış olmalıdır.

    11.BUĞDAY TARIMINDA GÖRÜLEN ÖNEMLİ HASTALIKLAR VE MÜCADELESİ

    11.1 Pas Hastalıkları (Puccinia spp.):

    Buğdayda Sarı (P. striiformis), Kahverengi (P. recondita tritici) ve Kara Pas (P. graminis tritici) hastalıkları farklı yıllarda farklı miktarda ürün kayıplarına neden olmaktadır. Bu hastalıkların bitkide görülme sırası yukarıdaki gibidir yani ilk önce sarı, sonra kahverengi en son ise kara pas olarak görülür. İlk görülen “Sarı Pas” hastalık belirtileri nedeniyle “Çizgi Pası” olarak da bilinmektedir. Bu hsatalık makina dikişine benzeyen çizgi halinde birbirini takip eden püstüller şeklinde görülmektedir. Genel olarak yapraklarda görülse de gövde ve başakta da gözlenmiştir. Kahverengi pas ise genelde sarı pastan sonra görülür, “Yaprak Pası” olarak da bilinir bunun nedeni belirtilerinin yaprak yüzeyinde dağınık kahverengi püstüller şeklinde görülmesidir. En son görülen “Kara Pas” sap, yaprak ve başaklarda görülmektedir. Epidermisi yırtan diğer paslara göre kıyaslandığında daha büyük püstüller şeklinde görülür. Epidermisi parçalaması femek fotosentezin engellenmesi demek bu da bitkinin gelişimini olumsuz etkiler ve üründe verim kaybına neden olurlar. Ama Tükiye’de bu hastalık genelde mevsim sonuna doğru görüldüğü için ekonomik düzeyde zarara neden olmamaktadır.

    Mücadelesi; Bu hastalığın mücadelesi kültürel olarak; Bitkide sık ekim yapılmamalıdır çünkü sık bitkinin havalanmasını engeller, yabancı ot mücadelesi geciktirmeden yapılmalıdır. Toprak analiz sonucuna göre gübreleme yapılmalıdır. Bu hastalığa karşı dayanıklı tohum çeşidi tercih edilmelidir. Mücadele kültürel olarak; sarı pas hastalığının belirtileri net bir şekilde görülmektedir bu nedenle iklim koşullarına göre hastalığın gidişatı takip edilmelidir, hastalık bitkinin üst tarafına doğru ilerlediği zaman  yeşil aksam ilaçlamasına başlanmalıdır. Ancak hasada bir ay kala bitki olgunlaşma dönemine girdiğinden dolayı ilaçlama yapılmamalıdır.  

    (Fotoğraf 10: Buğday bitkisinde kara pas hastalığı)

    (Fotoğraf 11: Buğday bitkisinde Sarı Pas hastalığı )

    11.2 Septorya Yaprak Lekesi (Septoria tritici):

    Yaprak üzerinde başlangıcında küçük ama düzensiz, damarlarla sınırlanmış kahverengi lekeler şeklinde görülür. Daha sonra ise bu lekeler birleşerek yaprağın tamamını kaplayabilirler. Genelde bu lekelerin üstünde toplu iğne başı kadar küçük olan siyah nokta şeklinde piknitler oluşur. Bu hastalık daha önce hastalanmış olan yani bulaşık olan bitki artıklarında toprakta kışlayabilir ve yeni ekilen bitkide alt yapraklardan bitkinin üst tarafına doğru bir yayılma gösterir. Yağmurun da bu hastalığın yayılmasında önemli bir faktör olduğu bilinmektedir.

    Mücadelesi: Bu hastalığın önlenmesinde ugulanan kültürel önlemler; bu hastalığa karşı dayanıklı tohumluk tercih edilmelidir. Bu hastalık etmeni bir önceki yıldan kalan bitki artıklarında yaşayıp yeni ekilen bitkiye bulaşabildiği için ekim nöbeti uygulanmalıdır. Derin sürüm yapılarak, bir önceki yıldan kalan bitki artıklarının toprağa gömülmesi ve hastalık etmenin yok olmsaı sağlanmalıdır. Toprak analiz sonucuna göre gübre kullanılmalı özellikle aşırı azotlu gübre kullanılmamalıdır. Sık ekim yapılmamalıdır.. Kimyasal mücadelesi; yeşil aksam ilaçlaması uygulanabilir. Özellikle yağmur bu hastalığın yayılmasına neden olduğu için, yağmurlu dönemde ilaçlamaya ihtiyaç duyulabilir, değilse ekonomik bir kayıp söz konusu olabilir.

    (Fotoğraf 12 : Buğday bitkisinde septorya, yaprak lekesi hastalığı)

    11.3 KÜLLEME (Erysiphe graminis)

    Tahıl bitkilerinin genelinde görülen külleme çok yaygın bir hastalıktır. Buğday bitkisi dışında arpa, yulaf ve çavdarda da görülmekteidr hatta belirtileri birbirine benzemektedir ama hastalık etmeni her bir tahıl türü için farklıdır, özelleşmiştir. Bir etmen sadece konukçusu olduğu tahıl türünü hastalandırabilir mesela buğday bitkisinde görülen külleme sadece buğdayı hastalandırabilir. Genelde sık ekilen ekim alanlarında ya da çok fazla azotlu gübre verilen arazilerde görülmektedir. Diğer hastalıkların genelinde olduğu gibi lekelerden dolayı fotosentez alanını azaltır ve bitkide yatmaya neden olur, bunlarda üründe verim kaybı anlamına gelir. 

    Mücadele: Sık ekim yapılmamalıdır.  Toprak analiz sonucuna göre gübre kullanılmalı özellikle aşırı azotlu gübreler kullanılmamalıdır. Külleme hastalığının belirtileri görüldükten sonra hastalık bitkinin üst taraflarına doğru ilerlediğinde yeşil aksam ilaçlamasına yapılmalıdır.

    (Fotoğraf 13: Buğday bitkisinde külleme hastalığı)

    11.4 Buğday rastığı (Ustilago nuda var. tritici Schaf.):

    Bu hastalığın etmeni fungusun belirtileri buğdayın çiçeklenme evresinde görülmektedir. Hastalığa yakalanan taneler, siyah teliospor yığınına dönüşürler. Teliosporlar tane içerisinde çoğalarak ileri dönemlerde buğday tanelerinin çeperini patlatır. Sağlam bitki başakları çiçek evresinden sonra olgunluğa geçerken, rastıklı başaklardaki sporlar çevreye dağılır. Serbest kalan sporlar ise rüzgar, yağmur gibi faktörlerle buğday başaklarındaki çiçekler üzerine gelirler. Sporlar çimlenerek misel oluşturur. Bu miseller tohum taslağını delebilir ve embriyoya yerleşebilir. Bu sebeple bu hastalık çiçek veya embriyo enfeksiyonu olarak isimlendirilmektedir. Hatalık bulaşan taneler dış görünüşleri ile sağlam olanlardan ayırt edilemezler. Bu hastalıklı tanelerin ekilmesi sonucunda tohumlar çimlenirken, embriyo içindeki miseller de gelişmeye başlamaktadır ayrıca bitkinin sapı içinde onunla birlikte büyüyerek başağa kadar ulaşırlar. Sağlam bitki başakları çiçeklenme evresine geldiğinde ise rastık hastalığına yakalanmış olan başaklar siyah toz yığını halinde görülürler.  Hastalık etmeni bu şekilde hayat evrelerini tamamlamaktadır. 

    Mücadelesi: Sertfikalı tohum kullanılmalıdır, ayrıca tohumlar bu hastalığın görülmediği alanlardan seçilmelidir. Tohum ilaçlaması yapılmalıdır. 

    (Fotoğraf 14: Buğday bitkisinde rastık hastalığı)

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Buğday Yetiştiriciliği 4. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-4-bolum/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 3. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-3-bolum/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi-3-bolum http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-3-bolum/#respond Sun, 03 May 2020 14:54:23 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3626 6. GÜBRELEME Buğday yetiştiriciliğinde en iyi verimi alabilmek için yapılan toprak analizinden sonra eksik olan makro ve mikro besin elementlerinin bitkinin ihtiyaç duyduğu zamandan hemen önce toprağa verilmesi gereklidir. Buğday tarımında farklı ortamlar için gübre ihtiyacı da değişmektedir yani kuru veya sulu şartlar için gereken gübre ihtiyaçları farklıdır. Çünkü sulu araziden için hedeflenen ürün verimi […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 3. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    6. GÜBRELEME

    Buğday yetiştiriciliğinde en iyi verimi alabilmek için yapılan toprak analizinden sonra eksik olan makro ve mikro besin elementlerinin bitkinin ihtiyaç duyduğu zamandan hemen önce toprağa verilmesi gereklidir. Buğday tarımında farklı ortamlar için gübre ihtiyacı da değişmektedir yani kuru veya sulu şartlar için gereken gübre ihtiyaçları farklıdır. Çünkü sulu araziden için hedeflenen ürün verimi kuru araziye göre en az P daha fazladır. Gübreleme yapım şekli kişinin isteğine veya arazi boyutuna göre değişiklik gösterebilir. Buğday tarımında yaygın olarak sulu ve kuru alanlar için kullanılan gübre çeşidi ve miktarı aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. Ama tablodaki bu değerlerin genel bir bilgi olduğu, bu değerlerin toprağın çeşidine göre, iklime göre, bölgeden bölgeye değişiklik göstereceği kesinlikle bilinmelidir. Bu sebeple doğru bir gübreleme için en iyi çözümün toprak analizi yaptırmak olduğu bilinilmelidir.


    Buğday tarımında kullanılması uygun olan başıca gübreler; azotlu, fosforlu, potasyumlu ve kompoze gübreler ve yaprak gübreleridir.
    Azotlu gübrelerin tamamı bitkinin ihtiyacı olan azotu sağlamaktadır. Azotlu gübreler ilk olarak ekimden hemen önce veya ekimle birlikte, ikinci olarak buğdayın kardeşlenme döneminde, üçüncü olarak bitkilerin sapa kalkma dönemi öncesi tarlaya verilebilir.
    Buğdayda sık ekim ve azotlu gübrenin fazla verilmesi sonucunda bitkiler çok fazla uzayabilir daha sonrasında ise rüzgar gibi etmenler yüzünden yatabilir, bu yüzden gerektiği kadar uygulanmalıdır, fazlasından bir şey olmaz gübre zaten diye düşünülerek fazla kullanılmamalıdır.
    Fosforlu gübreler, ekim öncesi toprağa verilmelidir. Ekim öncesi verilmesi sayesinde bitkiler tarafından gelişme dönemlerinde kolay ve yeterli miktarda alınabilmektedirler. Fosforlu gübrelerle toprağa verilen fosfor toprakta herhangi bir kayba uğramaz. Bu nedenle toprak analizi yaptırmadan her yıl gereksiz fosforlu gübre kullanımından kaçınılmalıdır, bu hem ekonomik olarak bir kayıptır hem de toprağınızı yorup verim kaybına yol açar.
    Potasyumlu gübreler, toprağa ekim öncesi verilmelidir.
    Kompoze gübreler, azot, fosfor ve potasyum gübrelerinin belirli bir oranda karıştırılması ile elde edilmektedir. Ülkemizde 20:20:0, 18:46:0, 26:13:0 ve 15:15:15 gibi kompoze gübreler kullanmaktadır. Verilen bu sayılarda birinci sayı azot, ikinci sayı fosfor, üçüncü sayı ise potasyum miktarını göstermektedir.

    Yaprak gübreleri içerisinde bir veya birden fazla besin elementi bulunmaktadır. Topraklarda farklı nedenlerden dolayı azot, fosfor, potasyum, çinko gibi besin elementlerinin eksikliği görülebilir. Bu besin elementlerinin buğday kökleri ile alımı stres koşullarında zor olacabilir. Bunun sonucunda bitkide gelişme geriliği, yaprak renklerinde morarma, kahverengileşme ve sararmalar (kloroz) görülebilir. Bunun gibi belirtilerin, besin maddelerinin eksiliğinin görüldüğü tarlalara ihtiyaç duyulan besin elementleri yaprak gübreleriyle verilebilir. Yaprak gübreleri, püskürtme şeklinde yapılabilir veya sulama suyuna karıştırılarak da kullanılabilir.

    (Fotoğraf 8; Buğday yetiştiriciliğinde gübreleme işlemi)

    7. MÜNAVEBE (Ekim Nöbeti):

    Buğday bitkisinin ekiminin yapıldığı tarım alanlarında aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın besin elementi bakımından fakirleşmesine ve o bitkinin hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle buğday yetiştiriciliğinden daha yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır. Buğday bitkisininde uygulanabilecek bazı münavebe modelleri şu şekildedir.
    1. Model: Ayçiçeği + Buğday + Baklagil + Mısır
    2. Model: Şeker Pancarı + Mısır + Buğday + Baklagil
    3. Model: Buğday + Ayçiçeği + Kavun-karpuz + Mısır
    4. Model: Baklagil + Buğday + Ayçiçeği + Mısır

    8. YABANCI OT MÜCADELESİ

    Yabancı ot, tarlada istenmeyen ot anlamına gelmektedir yani tarlaya ektiğimiz ve verim beklediğimiz ürün dışındaki diğer tüm bitkiler yabancı ot kavramı içerisine girmektedir. Her bitki için lduğu gibi buğday bitkisinin yetiştiriciliği için yabancı otlar büyük bir sorundur. Çünkü yabancı ot olarak adlandırdığımız bu bitkiler buğday bitkinin kullanması gereken besin elementlerine ve suya dahil olmakta bunları kullanmaktadırlar. Üreticiler bitki için yeterli olacak şekilde gübreleme yaparken yabancı otların bu gübreyi kullanması sonucu bitkide besin elementi eksikliği yüzünden hastalıklar, gelişme gerilikleri gözlenmektedir, bu yüzden yabancı otlar en kısa sürede ekim yapılan alandan uzaklaştırılmalıdır. Buğday tarımında en etkili yabancı ot mücadelesi kimyasal mücadeledir yani bitki öldüren herbisitlerin kullanımıdır.


    (Fotoğraf 9; Buğday yetiştiriciliğinde yabancı ot sorunu)

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Buğday Yetiştiriciliği 3. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-3-bolum/feed/ 0
    Toprak Altı Sulama Sistemi Ekstra Kazanç Sağlıyor http://tarimturkiye.com/toprak-alti-sulama-sistemi-ekstra-kazanc-sagliyor/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=toprak-alti-sulama-sistemi-ekstra-kazanc-sagliyor http://tarimturkiye.com/toprak-alti-sulama-sistemi-ekstra-kazanc-sagliyor/#respond Sat, 02 May 2020 10:07:22 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3614 TOPRAK ALTI SULAMA SİSTEMİ NEDİR, AVANTAJLARI NELERDİR?  Toprak altı sulama sistemi insan kontrolünde toprak altına su ilavesiyle taban suyu seviyesinin düzenlemesi faaliyetidir. Yani toprak altına su ilavesiyle bitkinin suyu alması sağlanır. Toprak altı sulama sisteminde su seviyesi, kök bölgesindedir aynı zamanda su seviyesi su ve hava miktarının en iyi şekilde kombine edilmesini sağlayacak yükseklikte muhafaza […]

    The post Toprak Altı Sulama Sistemi Ekstra Kazanç Sağlıyor appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    TOPRAK ALTI SULAMA SİSTEMİ NEDİR, AVANTAJLARI NELERDİR?

     Toprak altı sulama sistemi insan kontrolünde toprak altına su ilavesiyle taban suyu seviyesinin düzenlemesi faaliyetidir. Yani toprak altına su ilavesiyle bitkinin suyu alması sağlanır. Toprak altı sulama sisteminde su seviyesi, kök bölgesindedir aynı zamanda su seviyesi su ve hava miktarının en iyi şekilde kombine edilmesini sağlayacak yükseklikte muhafaza edilmektedir.  

    Toprak altı damla sulama sisteminin sağladığı faydalar;

    -Toprak altı damla sulama boruları, UV ışınlarından, hava sıcaklığı değişimlerinden ve toprak üstündeki kemirgenlerden etkilenmez. 

    -Bu sistemdeki toprak altındaki borular ısı, ışık ve buharlaşma nedenleriyle damlatıcının su verdiği noktalarda oluşma ihtimali olan kireçlenme ve yosunlanmadan etkilenmez.

    -Damlama borusunun makasına göre değişiklik göstermekle birlikte genelde damlatıcılardan 10 yıllık kullanım ömrü boyunca düzenli olarak salgılanan özel madde sayesinde köklerin yol açabileceği tıkanma engellenir.

    -Bu sistemde toprak yüzeyinde herhangi bir boru olmayacağı için tarladaki kültürel uygulamalar daha rahat yapılır, tarlaya traktör ya da hasat makinesi gibi makinelerin girişi sırasında sulama sistemi zarar görmez. 

    -Toprak altı sulama sistemi genelde toprak işleme derinliğinin altında gömülü olduğu için bakım gereksinimi en alt düzeydedir. Hasat sonrasında toprak işlenmesi için kaldırılıp gelecek sezon tekrar serilmesi gerekmez. Bu sayede iş gücünü azaltır. Boruların hayvanlar yüzünden ya da insan hatası yüzünden zarar görmesi söz konusu değildir ayrıca çalınma gibi bir ihtimali de yoktur. 

    Bu sistem sayesinde yeşil alanlar her zaman kullanılabilir, sulama devam ederken bile. Diğer sulama sistemleriyle sulanan yeşil alanlarda sulama yapılırken oluşacak çamur, ya da su birikintisi gibi sorunlar toprak altı sulama sisteminde görülmez. Ayrıca bu sistemde borular toprak altında olduğu için toprak üstünde görüntü kirliliği oluşmaz. 

    -Toprak altı sulama sistemi sayesinde yüksek verim alınır. Bitkinin doğrudan kök bölgesine verilen su ve bitki besin malzemeleri sayesinde bitkinin stresi azaltılır, daha sağlıklı bir gelişim sağlanır bu sayede verim artar. Diğer sulama sistemlerinde toprağa su verildikten sonra bir miktarı buharlaşma sonucu gider yani bitki toprağa verilen sudan 0 yararlanamaz, ama toprak altı sulama sistemi sayesinde bitki bu sudan neredeyse 0 yararlanır. Diğer sulama sistemleriyle karşılaştırıldığında su kaybı çok daha azdır, bu da hem iklim değişikliği yüzünden azalan su rezervlerinin korunması hem de ekonomik kazanç için çok önemlidir. 

    -Toprak altı damla sulama sistemi sayesinde toprak ve bitkinin yeşil kısmı kuru kalır, yüzey veya aşırı sulamadan kaynaklanan mantar hastalıkları ve meyve ya da sebzelerde oluşan lekeler azaltılır.

    -Toprak altı damla sulama sistemi toprak yüzeyinde çıkan yabancı otların çıkmasını önler.

    -Bu sulama sistemi sayesinde toprak sıkışmaz, yani toprağın havalanması maksimum düzeyde olur.  

    -Normalde toprak yüzeyinin sulandığı sulama sistemlerine su buharlaştıktan sonra toprakta tuzlanma sorunları olur, bu sulama sistemi topraktaki tuzlanmayı azaltır. 

    -Toprak altı sulama sistemi sayesinde bitkiye verilen gübre direkt bitki köküne gider, kayıp engellenir, bu sayede bitkiye eksik gübre verilmesi önlenir.

    Toprak altı damla sulama sistemi su kaybını azaltır, gereksiz ve fazladan gübre kullanımını azaltır, uzun ömürlü bir sistemdir, yabancı otu azaltacağı için ekstra insan gücüne gerek kalmaz, araziye kolayca makine girebilir ve bu makine sulama sistemine herhangi bir zarar vermez, damlatıcılar tıkanmaz bu sayede sulama sistemi hatalı ürün kayıpları engellenir. Tüm bunlara baktığımızda toprak altı damla sulama sisteminin ekonomik kazanç sağladığını söyleyebiliriz.

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Toprak Altı Sulama Sistemi Ekstra Kazanç Sağlıyor appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/toprak-alti-sulama-sistemi-ekstra-kazanc-sagliyor/feed/ 0
    Toprak Analizi Ekonomik Kazancı Arttırıyor http://tarimturkiye.com/toprak-analizi-ekonomik-kazanci-arttiriyor/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=toprak-analizi-ekonomik-kazanci-arttiriyor http://tarimturkiye.com/toprak-analizi-ekonomik-kazanci-arttiriyor/#respond Wed, 29 Apr 2020 20:48:48 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3589 TOPRAK ANALİZİ NEDİR, AVANTAJLARI NELERDİR, NASIL TOPRAK ÖRNEĞİ ALINIR? Toprak analizi belirli bir alandaki ekim yapılan toprağın gübre ihtiyacının çeşidini ve miktarını gösteren bir metottur. Bu sayede toprakta bulunan faydalı, bitki besin elementi oranları ve o toprakta yetiştirilecek olan bitkinin ihtiyacı olan gübrenin miktarının ve çeşidinin belirlenmesi sağlanılır. Yani toprak analizi ekim yapılacak tarla toprağının gübre […]

    The post Toprak Analizi Ekonomik Kazancı Arttırıyor appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    TOPRAK ANALİZİ NEDİR, AVANTAJLARI NELERDİR, NASIL TOPRAK ÖRNEĞİ ALINIR?

    Toprak analizi belirli bir alandaki ekim yapılan toprağın gübre ihtiyacının çeşidini ve miktarını gösteren bir metottur. Bu sayede toprakta bulunan faydalı, bitki besin elementi oranları ve o toprakta yetiştirilecek olan bitkinin ihtiyacı olan gübrenin miktarının ve çeşidinin belirlenmesi sağlanılır. Yani toprak analizi ekim yapılacak tarla toprağının gübre ve kireç ihtiyacını ortaya koyan metottur. Bu metod birim alandan en yüksek ve en kaliteli ürünün alınmasını, toprağın verimliliğinin devam etmesini ve ekonomik kaybın azalmasını sağlamaktadır. Ekonomik kazancı arttırır çünkü eğer toprak analizi yapılmazsa gereğinden fazla gübre kullanılabilir bu da hem gübreye verilen ücretten dolayı kayıptır, hem de bu fazla gübre ürün verimini düşürebilir bu yüzden de bir kayıp yaşanabilir. Aynı zamanda az gübre kullanılması sonucunda da ürün verimi, birim alandan alınan verim düşer, bu da bir ekonomik kayıptır, yani toprak analizi yaptırılmasıyla bu ekonomik kayıp en aza indirgenir. Belirli bir ekim alanının toprak analizi yapılırken, o alanı temsil eden toprak örneği laboratuvarda analiz edilir ve içerisindeki bitki çeşidinin maddelerinin miktarı belirlenir.  Bu sayede ekilecek olan bitkiye hangi besin maddelerinin hangi miktarda verileceği hakkında bilgi edinilmiş olur, bu da bitkinin daha verimli büyümesini sağlar. Toprak analizi sayesinde bitkiye kullacağımız gübre çeşidini öğreniriz, eğer toprak analizi yaptırmazsak bitkiye yanlış gübre verebiliriz bu da geri dönüşü olmayan bir ürün kaybına neden olabilir. Bir bitkinin hangi fenolojik evrede hangi gübreye ihtiyaç duyduğunu biliriz, eğer toprak analizi yaptırırsak eksik kalan gübreyi bitki o evreye geçmeden kullanabiliriz ama eğer toprak analizi yaptırmazsak bitkide hastalık görüldükten sonra o gübrenin eksikliğini farkederiz bu da geç hasat ve ürün kaybı demektir yani ekonomik kayıp demektir.

    TOPRAK ÖRNEĞİ NERELERDEN ALINIR?

    Ekim yapılacak tarla içerisinde aşağıda belirtilen değişiklikleri gösteren yerler varsa doğru bir toprak analiz sonucu için her bir alan için ayrı ayrı toprak örneği alınmalıdır.

    1. Renk farklılığın olduğu her alan için (koyu, açık gri, gri, kırmızı vs.)
    2. Eğimin farklıolduğu her alandan (taban ve yamaçta bulunan yerlerden)
    3. Yön (Kuzey, güney, doğu, batı kısımları)
    4. Toprağın bünyesi (Kumlu, tınlı, killi vs.)
    5. Toprak derinliğinin farklı olduğu alanlardam (derin, orta ve yufka)
    6. Tabii bitkilerin görülmesine göre, eğer yabancı ot çıkmışsa orada toprağın su ve besin miktarı daha fazla demektir, yani yabancı ot çıkmayan yere göre farklıdır.
    7. Verim farkı, zaten bir önceki yıl hasat zamanında gözle görülür bir farklılık olduğunu sizde görebilirsiniz 
    8. Gübre farkı (Değişik gübreleme yapılan yerlerden ve gübresiz kısımlardan)
    9. Toprak işleme farklılığı (Değişik toprak işlemenin yapıldığı, farklı çapalanan ve sulanan kısımlar)

    TOPRAK ÖRNEKLERİ NERELERDEN ALINMAZ?

    Toprak örnekleri önceden gübre veye kireç atılmış araziden, hayvan gübresi yığılan yerlerden, harman yeri ve hayvan yatmış yerlerden, sap, kök ve yabani otların yakıldığı yerlerden, tarlanın çukur ve tümsek yerlerinden, ağaç altlarından, dere, orman, su arkı ve yollara yakın kısımlardan, sıraya gübreli ekim yapılan mahsullerde sıra üstlerinden alınmamalıdır, alınması durumunda toprak analizleri yanlış yönlendirebilir ve ürün kaybına neden olabilir.

    TOPRAK ÖRNEKLERİ NE ZAMAN ALINMALIDIR?

    Toprak örneklerinin ekimden veya gübre kullanım tarihinden 1.5-2 ay önce alınması gerekmektedir. Numunenin alındığı toprak tavda olmalıdır. Tarla bitkileri için her ekim döneminden önce toprak analizi yaptırılması ürün verimini arttırabilmek için önemlidir.

    TOPRAK ÖRNEĞİ NASIL ALINIR?

                Ekim yapılacak olan tarladan toprak örneğinin alınması hiç zor değildir. Dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır, bunlardan en önemlisi alınan toprak örneğinin ekim yapılacak tarlayı yeterince temsil etmesinin gerektiğidir. Yani sadece göze iyi gelen humusca zengin kısmından alınmalıdır. Bir tarlanın toprağı aynı tarla içerisinde farklı özellikler gösterebilir, bu değişiklik toprağın derinliği, yapısı ve işleme şeklinden dolayı olabilir. Toprak örneği almadan önce tarladaki gözle görülür farklılıklar tespit edilir ve sonrasında her farklı bölgeden ayrı ayrı toprak örnekleri alınır. Eğer tarlada farklılık yok ve tarla büyük ise karışık toprak örneği alınır.

    Toprak örneği alırken, toprak yüzeyindeki bitki artıkları ve veya kürek yardımıyla temizlenir ardından V şeklinde çukur açılır. Açılan çukurun düzgün tarafından yaklaşık olarak 3-4 cm kalınlığındaki 30 cm’lik toprak dilimi, üst toprak atılmadan alınır. 

    Numuneler plastik kovalara konulur, metal ya da galvenize kovalara konulmamalıdır. Tarlanın büyüklüğüne göre 10-15 yerden araziyi yeterli temsil edecek şekilde toprak örnekleri alınır. Alınan toprakların tamamı temiz bir bez ya da naylon üzerine serilir ve iyice karıştırılıp büyük parçaları ezilir, taş parçaları ayıklanır. Daha sonra bu toprak kaışımından 1 kg temiz bir torbaya konulur. Üzerine gerekli etiket yapılır, 2 tane ve etiket yaparken kurşun kalem kullanılmalıdır, bu etiketlerden biri torbanın içine diğeri ise torbanın ağzına bağlanılarak analiz için laboratuvara götürülür. 

    Toprak Örneği Alma Etiketi;

    İli/İlçesi / Köyü/Mevkii :  
    Tarla sahibi :  
    Bu yıl ekilecek bitki :  
    Numunenin alındığı tarih :  
    Numunenin alındığı derinlik :  
    Sulanıp sulanmadığı :  
    Adres : ​ 

     

    Genel olarak bakıldığında üreticiler için ihmal edilebilir bir işlemmiş gibi görülen toprak analizi aslında ürün verimi için, ekonomik kazanç için en önemli faktörlerden biridir. Toprak analizi sayesinde ürün ekiminden önce yıl içerisindeki gübreleme planı yapılabilir, gereksiz gübre kullanımı engellenir bu sayede hem toprak yorulmaz, toprak verimliliği devam eder hem de gereksiz gübrelere harcanan ücret engellenir. Toprak analizi çok maaliyetli bir işlem değilir. Toprak analizi yaptırıp, bir ziraat mühendisi yardımıyla sonucu yorumlayarak ürün kaybını engelleyebilirsiniz. Toprak analizi için harcanan ücret boşa harcanan bir ücret değildir, toprak analizi ekonomik kazancı arttırır bunu unutmayın. 

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Toprak Analizi Ekonomik Kazancı Arttırıyor appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/toprak-analizi-ekonomik-kazanci-arttiriyor/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 2. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-bolum-2/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi-bolum-2 http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-bolum-2/#respond Fri, 24 Apr 2020 19:44:53 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3571 BUĞDAY BİTKİSİNİN YETİŞTİRİLME İSTEKLERİ 4.1 İklim İsteği Buğday bitkisi farklı iklim koşulunda yetişebilir.  Buğday bitkisi büyümesinin ilk evrelerinde düşük sıcaklık ve bol nemli havaya ihtiyaç duymaktadır. Özellikle çimlenme ve kardeşlenme olayları gerçekleşirken buğday için gerekli optimum sıcaklık 5–10˚C, nem ise `’dır. Buğday bitkisinin yetiştirilmesinin ikinci eevresi olan sapa kalkma için ise optimum sıcaklık 10–15˚C, nem […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 2. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
  • BUĞDAY BİTKİSİNİN YETİŞTİRİLME İSTEKLERİ
  • 4.1 İklim İsteği

    Buğday bitkisi farklı iklim koşulunda yetişebilir.  Buğday bitkisi büyümesinin ilk evrelerinde düşük sıcaklık ve bol nemli havaya ihtiyaç duymaktadır. Özellikle çimlenme ve kardeşlenme olayları gerçekleşirken buğday için gerekli optimum sıcaklık 5–10˚C, nem ise `’dır. Buğday bitkisinin yetiştirilmesinin ikinci eevresi olan sapa kalkma için ise optimum sıcaklık 10–15˚C, nem ise e’dir. Buğday kışa oldukça dayanıklı bir bitkidir ama buğday çeşitleri arasında kışa dayanıklılıkta farklılık görülmektedir. Bir bölgede ekilecek çeşidin kışa dayanıklılığını bilmek üreticilerinin o bölgele için en uygun tohumluğu seçmelerini, şiddetli kış soğuklarına karşı bitkinin korunmasını ve daha fazla verim alınmasını sağlar.

    4.2 Toprak İsteği: 

    Buğday bitkisi genelde her çeşit toprakta yetişebilir ama en yüksek verim alınabilmesi için derin, killi, tınlı-killi, humusça zengin topraklara ekilir. Genel olarak bu toprak tipleri geçerli olmakla birlikte makarnalık buğdaylar ekmeklik buğdaylara göre daha fakir topraklarda yetişmektedir.

    1. YETİŞTİLME ŞEKLİ

    5.1 Toprak İşlemesi

    Verimli ürün alabilmek için toprak işleme ve tarla hazırlığı en önemli işlemlerden biridir. Ekilen tohumluğun zamanında ve farklı zamanlarda değil de hepsinin bir anda çimlenebilmesi için tohum yatağı iyi hazırlanmalı ve toprak tavda olmalıdır. 

    Genellikle toprak işleme işlemi ön bitkinin hasadından hemen sonra yapılmaktadır. Tarlada kalan sap artıklarının toplanıp toprağa karıştırılması toprağa organik gübre sağlar ve toprağın organik madde miktarını arttırır. Rutubet oranı çok yüksek olan tarlalarda asla toprak işlemesi yapılmamalıdır. 

    (Fotoğraf 5: Buğday ekiminden önce toprak işlenmesi.)

    5.2 Ekim Zamanı

    Buğday tarımında en yüksek verimi elde etmek için uygun bir zamanda ekim yaparak düzenli bir çimlenme ve çıkış sağlamak oldukça önemlidir. Buğday bitkisinin yetiştiricilğinde ekim zamanını belirleyen en önemli faktörlerden biri tohum yatağındaki toprağın sıcaklığıdır. Toprak sıcaklığı 8-10˚C aralğında olduğu zaman ekimin yapılması  maksimum kök gelişmini sağlar ayrıca kök tacı da derin olur.Ekimin uygun zamanda yapılması, bitkinin soğuğa ve kurağa karşı dayanıklılığını arttırmaktadır. Erken ekim ve geç ekim bitkinin zarar görmesine neden olur, verimi düşürür. Buğday tarımı için en uygun ekim tarihi, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünde yapılan denemeler sonucuna göre 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arası olarak belirlenmiş olmasına rağmen, bölgeden bölgeye hatta ilden ile değişiklik göstermektedir. 

    5.3 Tohumluk

    Buğday tarımından en verimli ve kaliteli ürünü alabilmek için yetiştirilecek çeşit ve ekilecek tohumun kalitesi oldukça önemlidir. En kaliteli tohumlar; bölge şartlarına uygun olan, önceden ekileceği bölgede kesinlikle denenmiş, ortalama ne kadar verim alınacağı bilinen ve kaliteli bir çeşit olmalıdır, ayrıca kesinlikle sertifikalı olmalıdır, taneleri dolgun ve olgun olmalıdır, başka bitki tohumlarından temizlenmiş olmalıdır, Hastalık ve zararlılara karşı dirençli olmalıdır.

    5.4 Ekim Şekli

    Buğday yetiştiriciliğine ekim şeklini yani ekim derinliğini belirleyen en önemli faktörlerden biri toprak nemidir. Toprak nemi toprağın yapısına, sıcaklığına ve toprak yüzeyinin durumuna göre değişiklik göstermektedir. Ekim derinliği ise ekim zamanına göre yani yine topral nemine göre farklılık göstermektedir. Toprak neminin yeterli olduğu koşullarda buğday için en iyi ekim derinliği 2–4 cm’dir. Yeterli nemin olmadığı topraklarda ise buğday bitkisinin ekim derinliği en az 5 cm olmalıdır. Kışlık buğday ekimi 5–6 cm derinliğe yapılabilir. Son yıllarda özellikle Trakya’da buğday gibi tahılların ekiminde üreticiler modern ekim makinalarını (mibzer) tercih etmektedirler. 

    (Fotoğraf 6: Buğday bitkisinin ekimi)

    1. SULAMA

    Buğday bitkisinin su ihtiyacı, bitkinin büyüklüğü ve bitkinin su emme kapasitesiyle ilgilidir. Yaz ve kış için ekilen her iki buğday çeşidi de kardeşlenme, sapa kalkma, başakçık ve çiçek oluşumu, çiçeklenme ve tane dolum zamanlarında yani ilk gelişim evresinde suya daha fazla miktarda ihtiyaç duymaktadır. Ülkemizde kışlık buğday yağışlı mevsimde yetiştirildiğinden dolayı çoğu zaman sulama imkânı bulunmayan tarım arazilerinde tamamiyle toprakta depolanmış ve yağışlarla gelecek suya bağımlı olarak üretimi yapılmaktadır. Yağış miktarı ve toprakta bulunan su miktarı yıldan yıla değişiklik gösteriğinden dolayı buğdaydan alınan verim oranı da yıldan yla büyük değişiklik göstermektedir. Buğday bitkisinin tarımı sırasında istediği su miktarı gelişme evrelerine göre de farklılık göstermektedir. Mesela buğday bitkisinin iyi bir şekilde çimlenmesinden sonra ekimden sapa kalkma zamanına kadar olan dönemdeki su isteği çok fazla olmayıp verim üzerine de çok etkisi yoktur.  Anca buğday bitkisinde, hızlı bir kütle artışı, büyümenin olduğu ve başak taslağının oluştuğu sapa kalkma döneminde su ihtiyacı artmaktadır. Bu su ihtiyacı başaklanma döneminde ise en yüksek seviyeye ulaşır ve bu su isteği tane doldurma döneminde de devam etmektedir. Buğday bitkisine verilecek su miktarı birçok faktörlerle birlikte değişmektedir; iklim ve ekildiği bölge bunlardan biridir ama genel olarak toprağın 60–65 cm derinliğe kadar suyla doyurulması yeterli olmaktadır. 

    Buğday bitkisinde sulama şekli kişinin isteğine göre, bölgenin su ihtiyacına göre ya da bitkinin fenolojik evresine göre farklılık göstermektedir. Buğday bitkisinin sulamasında kullanılan bazı yöntemler; yüzey sulamala, salma sulama, uzun tava sulama ve yağmurlama sulamadır.

    (Fotoğraf 7: Buğday bitkisinde sulama işlemi)

     

    Yazar: İkbal KARATAŞ

     

    The post Buğday Yetiştiriciliği 2. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi-bolum-2/feed/ 0
    Buğday Yetiştiriciliği 1. Bölüm http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bugday-yetistiriciligi http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi/#respond Thu, 23 Apr 2020 07:02:19 +0000 http://tarimturkiye.com/?p=3557 Buğday yani latince adıyla Triticum, buğdaygiller familyasından olup, tüm dünyada ıslahı yapılmış olan tek yıllık ve otsu bir bitkidir. Bölgesel olarak değil de tüm dünyada ıslahının yapılmış olması bu bitkinin önemini göstermektedir. Buğday tüm dünya için önemlidir çünkü; un, yem üretilmesinde kullanılan temel bir besin maddesidir. Buğday yetiştiriciliği aynı zamanda çiftlik hayvanlarına yem maddesi üretimi için yapılmaktadır. Buğday bitkisinin […]

    The post Buğday Yetiştiriciliği 1. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    Buğday yani latince adıyla Triticumbuğdaygiller familyasından olup, tüm dünyada ıslahı yapılmış olan tek yıllık ve otsu bir bitkidir. Bölgesel olarak değil de tüm dünyada ıslahının yapılmış olması bu bitkinin önemini göstermektedir. Buğday tüm dünya için önemlidir çünkü; unyem üretilmesinde kullanılan temel bir besin maddesidir. Buğday yetiştiriciliği aynı zamanda çiftlik hayvanlarına yem maddesi üretimi için yapılmaktadır. Buğday bitkisinin isminin Uygurca’da kullanılan bir kelime olduğu ve kökeninin eski Türkçe’de ‘boguda kelimesine dayandığı, günümüze kadar ise değişerek buğdaya dönüştüğü bilinmektedir.


    (Fotoğraf 1: Triticum L.)

     

    • BUĞDAY BİLİMSEL SINIFLANDIRMASI

     

    Âlem: Plantae (Bitkiler)
    Klad Angiosperms (Kapalı tohumlular)
    Klad Monocots (Bir çenekliler)
    Takım: Poales
    Familya: Poaceae (Buğdaygiller)
    Alt familya: Poaideae
    Oymak: Triticeae
    Alt oymak: Triticinae
    Cins: Triticum

    L.

    (Tablo 1: Buğday bitkisinin bilimsel sınıflandıılması)

     

    • EKONOMİK ÖNEMİ, ANAVATANI, YAYILMA ALANLARI

     

    Edinilen bilgilere göre buğday bitkisinin ilk üretimi Neolithik (Yeni Taş) dönemde yapılmıştır. Buğday insanlık tarihi boyunca her zaman önemli olmuştur. Buğdayın anavatanının Mezopotamya olduğu düşünülmektedir. 

    Çatalhöyük’te yaklaşık 9 bin yıl öncesine ait evler içerisinde ekmeklik buğdayın varlığı ispatlanmıştır. Yani Neolitik dönemde Çatalhöyük’te yaşamış insanların ekmeklik buğday yani iyi kalitede buğdayı yetiştirebildikleri ve besin olarak tükettikleri anlaşılmıştır. Buğday geçmişten bugüne insan beslenmesinde kullanılabilen kültür bitkileri arasında dünyada ekiliş ve üretim bakımından ilk sırada yer almaktadır, bunun ilk sebebi buğday bitkisinin adaptasyon yeteneğidir. En geniş adaptasyon aralığına sahip bitkilerden biridir. Ayrıca buğday bitkisi uygun besleme değeri, saklama ve işlenmesindeki kolaylıklar sayesinde neredeyse 50 ülkenin temel besinidir. Buğday bitkisi başta unlu mamuller olmak üzere birçok gıda ve sanayi sektöründe kullanılabilmektedir.

     

    • Türkiye’de Önemli Tahıl Bölgeleri

     

    Türkiye’de bölgelere göre buğday üretii farklılık göstermektedir.

    Bölge Buğday Üretim Oranı (%)
    Marmara 16.4
    Karadeniz 6.9
    İç Anadolu 34.4
    Ege 11.5
    Akdeniz 7.2
    Güneydoğu Anadolu 13.6
    Doğu Anadolu 10.0

     

    (Tablo 2: Türkiye’de ekmeklik buğdayın bölgelere göre yetiştirilme oranını göstermektedir.)

     

    • Ekonomik Değere Sahip Bazı Buğday Türleri

     

    Ekmeklik buğday (Triticum Aestivum): Bu tür genelde sarı ya da beyaz renklerde, ufak taneli, hem yaz hem de kış aylarında ekilebilen bir buğday türüdür. Ekmeklik için kullanıldığından dolayı bu buğdayda nişasta oranı diğer buğday türlerine göre daha fazladır. Ek olarak, aslında aynı türden olan ama beyaz ya da sarı taneli değil de kırmızı taneli olan ve yalnızca kış aylarında ekilebilen sünter adında buğdaylar da mevcuttur.

    Makarnalık buğdaylar (Triticum Durum):  Bu tür ise Orta Anadolu, Güney Anadolu ve Trakya’da yetişme türlerine bağlı olarak farklı isimler ile bilinmektedir. Makarnalık buğday türünün taneleri diğer buğday türlerine göre çok daha iridir ve kehribar rengindedir. 

    Önemli diğer buğday türleri ise;  bisküvilik veya topbaş buğday (Triticum Compactum), doğu buğdayı (Triticum carthlicum), gernik (Triticum dicoccon), kaplıca buğdayı (Triticum monococcum), Polonya buğdayı (Triticum polonicum), kavuzlu buğday (Triticum spelta), İngiliz buğday (Triticum turgidum).

     

     

    • Buğday Kalitesinde Kullanılan Ölçüler Nelerdir?

     

    Botanik Ölçüler -Tr. Aestivum
    -Tr. Compactum-Tr. Durum
    -Buğday tanesinin oluşumu ve içine besin depolanması üç aşamada olur; Süt olum (Protein birikimi), Sarı olum (Nişasta birikimi),Fizyolojik olum (Tam olum)
    Tarımsal Ölçüler -Sürme
    -Pas hastalıkları
    -Rastık
    Fiziksel Ölçüler -HI Ağırlığı
    -1000 Tane Ağırlığı-Tanenin şekli ve büyüklüğü
    -Tane sertliği 

    -Renk
    -Yabancı maddeler
    -Öğütme yeteneği
    -Yoğunluk

    Kimyasal Ölçüler:

     

    -Su miktarı
    -Kül miktarı
    -Protein miktarı
    -Serbest asitlik
    -Ham elyaf
    -Teknolojik Ölçüler:
    -Yaş öz (Gluten) miktarı
    -Gluten indeks değeri
    -Sedimantasyon değeri
    -Düşme sayısı değeri
    -Un test cihazı
    -Hamur test cihazı

     

     

    • BUĞDAY BİTKİSİNİN GENEL MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ
    • KÖK

     

    Kök bitkide besin maddeleri nin ve suyun alınmasını sağlayan, aynı zamanda da bitkiye destek veren yapıdır. Genel olarak bakıldığında buğday bitkisi saçak köklü bir bitkidir. Meydana geliş şekline ve fonksiyonlarına göre iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar, embriyonel kökler ve adventif köklerdir.

    Embriyonel kökler (primer kökler veya çim kökleri): Tohumun çimlenmesiyle ilk oluşan köklere embriyonel kökler denir. Bu kökler bitkide kardeşlenme başlayana kadar görev yaparlar. Bu köklerin en önemli özelliklerinden biri direkt bitki embriyosundan oluşmasıdır. Embriyonal köklerin sayısı ilk yapraklar oluşana kadar belli sayıda görülmektedir ve bu köklere çim kökleri denir. Buğday bitkisinde toplamda 3 tane görülmektedir. İlk yaprak oluşumuna kadar bitkide embriyonel kökün sayısı artmaya devam etmektedir. 

    Adventif kökler (sekonder kökler veya asıl bitki kökleri): Kardeşlenmeden sonra oluşan bitkinin asıl beslenmesini ve toprağa tutunmasını sağlayan köklerdir. Saçak kök yapısı görülür. Bu kök ilk yaprağın bağlandığı boğumdan oluşmaya başlamaktadır. 

    (Fotoğraf 2: Adventif ve Embriyonal kökler)

     

     

    • SAP

     

    Buğday bitkisinde sap otsu yapıdadır,  zamanla olgunlaşmalarına be sertleşmelerine rağmen, buğday sapı hiçbir zaman odunumsu bir yapı göstermemektedir.Sap, boğum ve boğum aralarında oluşmakta, üzerinde yaprakları ve çiçeği taşımaktadır. Buğdaygillerde bitki boyu toprak yüzeyi ile başağın en üstteki başakçığı arasında kalan uzunluktur. Bu uzunluk türe ve çeşide göre farklılık göstermektedir. Islah çalışmalarında da sık sık bu uzunluk ili ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Verim için genelde bitki boyunun çok uzun olması istenmez çünkü bitki boyu arttıkça bitkinin yatması kolaylaşır bu yüzden de tane verimi düşer. 

     

    • YAPRAK

     

    Yapraklar bitkinin fotosentez kaynağıdır.  İlk yaprak toprak yüzeyine gelen çim kını içinden çıkmaktadır, ilk yaprak çıktıktan 7-10 gün sonra ise ikinci ve üçüncü yapraklar oluşmaktadır. Her yaprak bir boğumdan çıkmaktadır. Bitkide toprak üstündeki boğum sayısı kadar da yaprak bulunmaktadır. Buğday yaprağı yaprak kını, yaprak ayası, kulakçık ve yakacık olmak üzere 4 bölümden meydana gelmektedir.

    (Fotoğraf 3: Buğday bitkisinin yaprağının kısımları)

     

    • ÇİÇEK

     

    Buğday çiçeği başak şeklindedir. Bir başak başakçıklardan oluşmaktadır. Bir başakta ise genelde 20–30 tane başakçık bulunmaktadır. Buğdaygillerde başakçık iki dış kavuz arasında bulunan çiçek veya çiçekler topluluğuna verilen genel isimdir. Buğdayda çiçek erseliktir. Yani aynı çiçek üzerinde hem dişi hem de erkek üreme organı bulunmaktadır. Bu sayede bitki kendi kendine döllenebilmektedir. 


    (Fotoğraf 4: Buğday bitisinin bölümleri)

     

    Yazar: İkbal KARATAŞ

    The post Buğday Yetiştiriciliği 1. Bölüm appeared first on Tarım Türkiye.

    ]]>
    http://tarimturkiye.com/bugday-yetistiriciligi/feed/ 0